Pinperest

16 Ekim 2017 Pazartesi

Barzani ailesinin bir garip Nakşi Şeyhliği -İki biyografinin düşündürdükleri-



25 Eylül 2017 tarihinde Irak bölgesel Kürt Yönetiminde yapılan bağımsızlık referandumu beklenildiği üzere Türkiye’nin sert tepkisine sebep oldu. MGK bildirisindeki “İkili ve uluslararası anlaşmalardan doğan hakların mahfuz olduğu” uyarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisinde süresi uzatılan tezkeredeki “Türkiye’nin Güney Kara Sınırlarına Mücavir Bölgelerde yaşanan ve hiçbir meşruiyeti olmayan tek taraflı bölücü girişimler” vurgusu, Kuzey Irak’a uçuş yasağı, sınırda yapılan tatbikat, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’dan gelen sert açıklamalar takip etti.

Türkiye’nin bu kararlı sert tutumuna karşı, bir takım muhalif seslerin gelmesi beklenen bir durumdu ve nitekim gerçekleşti. Bu sesler içerisinde en etkili olansa şüphesiz AK Parti’yle ve seçmenleriyle bağı olan “AK Partiye yakın kalemlerin” yaptıkları eleştirilerdi. Bu yazının konusu, gelen eleştirilerin haklılığı-tutarlılığı ya da bunlara verilecek cevaplar olmayacaktır. Türkiye’nin Irak Bölgesel Kürt Yönetimine göstermiş olduğu tepkinin yanlış olduğunu iddia eden bu yazarların görüşlerini desteklemek için ortaya attıkları bazı bilgilerin incelenmesi yapılacaktır.

AK Parti’nin hem destekleyenler hem de partide siyaset yapan teşkilatın mütedeyyin insanlar olduğu ortadadır. AK Partiye eğer İslami söylemlerle bir eleştiri gelirse bu şüphesiz etkili olacaktır.

 “Mesud Barzani’ye yönelik eleştirilerin haksızlığını” ortaya koymak isteyen yazarlar işe öncelikle Mesud Barzani’nin ve ailesinin dindarlığını (Sunni ve Nakşi) açıklamakla başlıyor. Gazeteci -Yazar Nevzat Çiçek’in 2013 yılında kalem aldığı “Barzan aşireti ve Barzaniler kimdir? yazısı, tasavvuf araştırmalarıyla tanınan yazar Mufid Yüksel’in 2012 yılında kaleme aldığı “Barzaniler, Siyonizm ve Filistin” başlıklı yazılar  oldu. Bu yazılarda Barzani ailesi hakkında bilgiler vermekte.  Bu yazıların önemi referandum ve şimdi Kerkük'te yaşanan çatışmalar eksenindeki tartışmalarıda tekrar gündeme gelmiş olmasıdır. [1]

Bu iki yazıdaki Barzani ailesinin dindarlığına delil olarak gösterilen bilgilerden en göze çarpan iddialar, Barzanilerin Nakşibendi Tarikatının günümüzdeki kolu olan Halidiye Dergâhının Şeyhleri olduğu. Bu iddia artık kabul edilmiş, Barzani'ye karşı çıkanların bile reddetmediği gerçeklik haline geldi. Oysa bu iddiayı dile getiren yazılarda bazı tuhaflıklar mevcut. 


İcazetin kimden alındığı muamma

Nevzat Çiçek: Mesud Barzani’nin babasının dedesi olan “Şeyh 1. Abdusselam, Seyyid Taha hazretleri tarafindan fıkıh dersleri almış olmanın da avantajıyla ilişkilerini sıklaştırmış, hatta zaman zaman Halid-i Bağdadî'yi (k.s.)bile ziyaret etmişti. Kürt kaynaklarına göre I. Abdüsselâm bu ziyaretlerinin birinde Mevlânâ Halid'den bölgenin Nakşî halifesi olma iznini de almıştı.” Nevzat Çiçek, bu satırları yazdığı paragrafın başında Mevlânâ Halid-i Bağdadî’nin 1777-1837 yılları arasında yaşadığını belirtiyor. Oysaki elimizdeki tüm kaynaklar Mevlânâ Halid-i Bağdadi’nin 1826 yılında[2] vefat ettiğini gösteriyor. Şeyh Abdüsselam Barzani’yse 1872 yılında vefat ediyor.  

Mufid Yüksel: “Şeyh Abdüsselâm, Nakşibendiliğin Halidiyye kolunun kurucusu ünlü Mevlâna Hâlid Eş-Şehrezorî El-Bağdâdî''nin (Vefatı:1242/1827) hulefasından Seyyid Taha En-Nehrî El-Hakkârî''ye (Vefatı:1269/1853) intisap eder. Ve pîrdaşı Şeyh Muhammed Kemaleddin ile birlikte ondan halifelik alır.”

Nevzat Çiçek’in yazısından devam edelim:

“I. Abdüsselâm'ın öldürülmesi (öldürüldüğünü burada yazıyor) olayı ile ilgili Hollandalı Kürdoloji uzmanı Martin Van Bruinessen oldukça farklı ve ilginç şeyler anlatmaktadır. Onun verdiği bilgiye göre, Seyyid Taha'(K.S)nın kardeşi Şeyh Saleh'den hilâfet alan I. Abdüsselâm[3], şeyhinin ölümü üzerine kendisini şeyh ilân etti. Buna kızan Seyyid Taha'nın oğlu ve yeni şeyhi Ubeydullah, ‘Abdüsselâm ve müridlerinin delirdiklerini, şeytanın kurbanları olduğunu’ ileri sürerek, ona savaş açtı. Şeyhlerinin yenilmesine rağmen Abdüsselâm'ın müridleri onu mehdi ilan ettiler. Abdüsselâm da korkusundan saklandı. Daha sonra da öldü. Yerine oğlu Muhammed geçti. Muhammed, Şeyh Ubeydullah'a bağlılığını bildirdi. Fakat Ubeydullah'ın Hicaz'a sürülmesinden sonra bu kez de Muhammed Barzanî mehdiliğini ilan etti. Bu, bölge halkı tarafından benimsenmedi. Bölgede Barzanîler "divâne" olarak adlandırılmaya başlandılar[4]

Martin Van Bruinessen’e göre Şeyh 1. Abbüselam ve Şeyh Ubeydullah Hakkârî politik rakipler. Hatta Abdusselam Barzani kendisini mehdi ilan eden müridleri taradından uçup uçmayacağı sınanmak için pencereden atılarak öldürüldü. Yerine geçen oğlu Muhammed Barzani’de takipçileri tarafından Mehdî ilan ediliyor. [5]



Ahmed Barzani muamması

Nevzat Çiçek ve Mufid Yüksel’in ayrı ayrı kaleme aldığı yazılarda dikkat çeken bir isim var. Şeyh Ahmed Barzani.

Nevzat Çiçek: “Şeyh Ahmed, ömrünün son yıllarında belki de gizli kitabın gereği olarak mehdiliğini kimilerine göre ise peygamberliğini ilan etmiş, ibadeti yasaklamıştı. Kendine bağlı imamlara gönderdiği talimatta söyle diyordu:

"Camiler kapansın! Kur'an-ı Kerim okumak, namaz kılmak yasak. Radyo dinlemek kâfir işidir. Bütün radyolar evden kalksın. Gök Tanrısı Allah, yer Tanrısı benim! Sizin manevî huzurunuzu ancak ben sağlarım. Gösterdiğim yoldan gidin. Benim için ağlayın. Emirlerim ilahî bir emirdir. Ben size emretmekle kutsal görevinizi yapmanız için ikazda bulunmuş oluyorum."

Şeyhin bu istekleri, domuz eti yenmesi ve şarap içilmesi için verdiği izin, bazı aşiret mensuplarınca uygulansa da aşiretin çoğu tarafından tepkiyle karşılanıyordu. Hatta bizzat Molla Mustafa Barzanî de buna çok tepkili ve kızgındı. Ama hiç bir şey yapamıyordu.” Nevzat Çiçek gizli kitabın ne olduğunu yazısında açıklamıyor.

Mufid Yüksel:  “Şeyh Abdüsselam''dan sonra ise kardeşi Şeyh Ahmed ailede etkin hale gelir. 1930''larda ise, diğer kardeş Molla Mustafa ön plana geçer. Şeyh Ahmed''in mehdiyet benzeri bazı fikirleri ve bazı fıkhi konularda Ehl-i Sünnet ve Şafilikle ters düşen görüşleri dolayısıyla -kuvvetli bir medrese tahsiline sahip olan- Molla Mustafa ile arası açılır.”

Ahmed Barzani hakkında gazetelerde çıkan bir haberse meseleyi daha da ilginç bir hale getiriyordu. Habere göre Ahmed Barzani Hristiyanlığa geçmişti.


Barzaniler Ahmed Barzani’yi dışlamıyor

Mufid Yüksel ve Nevzat Çiçek’in Barzani ailesini anlattıkları yazılarda ortak noktalardan biri Şeyh Ahmed Barzani’nin görüşleri nedeniyle Molla Mustafa Barzani tarafından hoş karşılanmadığı. Hatta Nevzat Çiçek’in yazısına göre Ahmed Barzani öldüğünde insanların rahat nefes aldığı.

Elimizdeki kaynaklar, Mesud Barzani’nin bu iki yazarla aynı kanaatte olmadığını gösteriyor. Mesud Barzani, amcası Ahmed Barzani’den bahsederken onun kendisine  “dinin her şeyden önce ahlak olduğunu öğrettiğini[6] açıklıyor.

Molla Mustafa Barzani’nin, Ahmed Barzani’nin düşmanlarına karşı onu korumuş olması Ahmed Barzani’nin söylendiği gibi kardeşi tarafından dışlanmadığını ortaya çıkartıyor.[7]

Mesud Barzani’nin elinden Mustafa Barzani madalyası alan yazar İsmail Beşikçi’nin iddiasına göre “Barzan bölgesinde, ağaç kesilmiyor, hayvan öldürülmüyor. Şeyh Ahmet Barzani’nin bu konuda getirdiği ilkelere Kürd halkı gönüllü olarak uyuyor.[8]


Barzanilerin Nakşi-Halidi Şeyhleri olduğunu ispatlamak için kaleme alınan yazılarda, Şeyh Abdusselam Barzani ve Şeyh Muhammed Barzani’nin kendilerini mehdi ilan ettiği iddiaları, Şeyh Ahmed Barzani’nin daha da ileri giderek kendisini ilahlaştırdığı iddiaları çürütülmek için dahi olsa anlatılmamış olması kafalarda soru işareti doğmasına neden oluyor.

Bu soru işaretlerinin giderilmesi için bazı cevaplara ihtiyaç var:

  1. Barzani ailesinin soy kütüğü tam olarak nedir. Bazı kaynaklarda dede-torun olara görünen isimler başka kaynaklarda neden kardeş olarak olarak görünüyor? 
  2. Barzaniler aile üyeleri dışında halife bırakmışlar mıdır?
  3. Ahmed Barzani’nin Hristiyan olduğu ya da kendisini tanrı ilan ettiği, Hz. Ali'yi haşa ilah kabul eden Ehli Hak(Yezdanizm) inancına mensup olduğu doğru mudur?
  4. Türkiye’deki Nakşi dergâhlarıyla hiçbir bağı olmayan Barzani ailesi büyüklerinin Halidi şeyhleri olması kendilerine nasıl bir avantaj sağlar?
  5. Şahı Nakşıbend (k.s.), Hace Abdulhalık'ıl Gücdavani (K.S.), İmamı Rabbani (K.S.), ya da Mevlana Halidi Bağdadi'de (K.S.) ya da başka Nakşi Şeyhler'in söylediği ve bizim bilmediğimiz,"Nakşi Şeyhi olurlarsa istediğiyle ittifak yapıp devlet kurmak haklarıdır." gibi bir kural var mı?  
  6. Mevlana Halidi Bağdadi (K.S) ve kendisinden sonra gelen silsilesinde ya da, Nakşi, Kadiri, Rufai, Gülşeni, Halveti veya diğer ehli sünnet tarikatlar arasında kendisini haşa ve kella Allah ilan eden bir şeyh olmuş mudur? 
  7. Türkiye'deki meşhur Nakşi Dergahlarının hiçbirinin Silsilesi'nde problem yokken Barzanilerin silsilesindeki tuhaflıklar normal midir? 
Nevzat Çiçek ve Mufid Yüksel'in bu sorulara cevap vereceğini ümid ediyorum. 


DİPNOTLAR 






[2] Prof. Hasan Kamil Yılmaz Mevlânâ Halid Bağdâdî -kuddise sirruh- http://dergi.altinoluk.com/index.php?sayfa=koseler&kose_no=53&MakaleNo=d090s032m1&limit=0-20
[3] Martin Van Bruinessen’e göre: Taceddin’in ya kardeşi ya da oğlu 1. Abdüsselam Seyit Taha’nın kardeşi ve ardılı Saleh’in halifesi oldu. Tam aydınlanmamış nedenlerden hem Seyit Taha hem de Taceddin Abdüsselam’ın halife olmasına itiraz etmişlerdi. Taceddin ölünce Abdurrahman kendisini şeyh ilan etti.
Diyanet İslam Ansiklopedisine göre de Mevlana Halidi Bağdadinin halifesi Şeyh Abdüsselam'ın dedesi ya da ağabeyi olan Şeyh Taceddin'e göre icâzet vermiştir. 
[4] Martin Van Bruinessen, Ağa Şeyh Devlet kitabında 474. Sayfasından başlayarak Barzanilerin “yanlı ve çelişkilerle dolu” şeyhlik hikâyesini değişik kaynaklardan aktarıyor.
[5] Bruinessen, a.g.e. shf, 373
Mesud Barzani’nin Ahmed Barzani’ye duyduğu sevgi ve saygıyı gösteren başka bir konuşması için:


[7] Bruinessen, a.g.e. shf, 476

29 Mart 2017 Çarşamba

Referandum Yaklaşırken

Referanduma 18 gün kaldı. Yasama ve yürütmenin birbirinden kesin bir çizgi ile ayrılacağı referandum maddelerinin tartışılmadığı, Suriyeli mültecilerin durumlarının, Fetöcülerin tehditlerinin, AB üyesi ülkelerden gelen engellemelerin, Ak Parti içindeki kırgınların, MHP içindeki muhaliflerin söylemlerinin, Ak Parti MHP birlikteliği ters teper analizlerinin bolca konuşulduğu bir referandum süreci yaşıyoruz. Buna, bugün başlayan yurt dışında oy verme işlemlerinde çıkartılacak muhtemel engellemeler, 18 günde çıkartılacak yeni gündem maddeleri eklenecek mi yaşayıp göreceğiz.

Öncelikle bu referandumda Suriyelilere vatandaşlık verilmesinin oylanmayacağını, Ak Partinin gündeminde zaten mültecilere vatandaşlık verilmesinin hiç olmadığını belirtmekte fayda var. Her ne kadar Kemal Kılıçdaroğlu her hafta vatandaşlık verileceğini iddia ettiği mülteci sayısı 500 bin arttırsa da gerçek böyle değil. Kılıçdaroğlu bunu niye yapıyor anlatmak Kılıçdaroğlu'nun ne kadar pozitif bir kampanya yaptığını yazan Elif Çakır'a kalsın.

MHP ile işbirliği ters teper analizleri yapanların, 7 Haziran seçimlerinden sonra; "Ak Parti CHP ile koalisyon yaparsa ülke uçar" yazanlarla aynı kişiler olduğunu belirtmemiz gerekiyor. CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu'nda olup MHP ve Devlet Bahçeli'de olmayanın ne olduğunu yazarlarsa öğreneceğiz.

Avrupan gelen tepkilere dair bir şey yazmaya gerek bile yok. Recep Tayyip Erdoğan'ı öldürün afişi Avrupanın en tarafsız ülkesi kabul edilen Isviçre'de Recep Tayyip Erdoğan'ı öldürün afişi asıldığını, Alman çocuk kanalında bile Erdoğan karışıtı propaganda yapıldığını, Avrupa Medyasında Türkçe'nin ikinci dil olduğunu hatırlatıp geçelim. 

Çok konuşulan Meclisi feshetme yetkisinde madde okunduğunda açıkça, cumhurbaşkanı seçimleriyle yenilemek şartıyla olduğunu hatırlatalım.

Referandumla alakalı yazdığım ikinci yazı mahcup hayırcıların durumuydu. Aradan geçen süre içerisinde bir değişiklik olmadı. Hala ağızlarını her açtıklarında, etkileyebilecekleri insanlara ulaşma fırsatı her bulduklarında hayırı ima edip evet ouu vereceklerini söylüyorlar. Sosyal medyada vaktiyle Ak partiye oy vermediğini açıklayan hatta "iflah olmaz muhalif" sıfatını kazanan biri olarak,  neden bu kadar korkuyorlar anlamıyorum. İsviçre gazetesi bile netleşti siz netleşemediniz.