Pinperest

30 Aralık 2011 Cuma

Hz. Ukkaşe (r.a. ) Hakkı

Fetih Suresi nazil olunca, Peygamberimiz (sav) Cebrail'e:
- Ey Cebrail öleceğimi anladım, buyurunca Cebrail, Peygamberimize:
- Senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır, Rabbin sana (istediğini) verecek sen de razı olacaksın, dedi (Duha:4-5).

Bunun üzerine Peygamberimiz müezzini Bilal-ı Habeşi'ye, insanları cemaatle namaz kılmak üzere toplanmaları için çağırmasını emretti. Bütün Muhacir (Mekke'den Medine'ye hicret eden Müslümanlar ) ve Ensar (Medine'li Müslümanlar) Mescid-i Nebi'de toplandı. Peygamberimiz onlara namaz kıldırıp sonra minbere çıktı ve insanlara hitap etti. Peygamberimizin bu konuşması sırasında kalpler ürperdi, gözler ağladı. İnsanlara şöyle dedi:

- Ey insanlar sizin için nasıl bir peygamber idim? Onu dinleyenler:
- Allah mükafatını versin, çok iyi bir Peygambersin. Sen bizim için merhametli bir baba, şefkatli ve öğüt veren bir kardeş gibiydin. Allah'ın sana verdiği Peygamberlik görevini yerine getirdin, O'nun (Allah'ın) vahyettiğini bize ilettin, bizleri Allah'ın yoluna hikmetli ve güzel sözlerle davet ettin. Allah, ümmetlerine yaptıkları görev nedeni ile peygamberlere vereceği mükafatın en güzelini sana versin, dediler.

Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) şöyle buyurdu:

- Ey Müslüman topluluğu! Sizin üzerinizde bulunan hakkım ve Allah adına, sizden kime bir haksızlık yapmış isem, kıyamette hesaplaşıp hakkını almadan önce, şimdi onun ayağa kalkıp hakkını benden almasını istiyorum.

Hiç kimse kalkmayınca, Peygamberimiz bunu üç defe tekrarladı. Üçüncü defa söyledikten sonra, Sahabe-i Kiram arasında bulunan ve kendisine Ukkaşe denilen yaşlı bir sahabe ayağa kalktı. Müslümanları yararak ilerledi ve Peygamberimizin önünde durdu ve şöyle dedi:
- Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın elçisi, eğer ısrar etmeseydin senin karşına çıkıp bir şey istemeyecektim. Bir savaştan sonra gazilerin arasındaydım. Ayrılmak üzereyken develerimiz yan yana geldi. Devemden indim, ayağını öpmek için sana yaklaştığımda, değneğini kaldırdın ve sırtıma vurdun. Kasten bana mı vurdun yoksa, devene mi vurmak istemiştin bilmiyorum, deyince, Peygamber efendimiz:

- Ey Ukkaşe, sana kasten vurmaktan Allah a sığınırım. Ey Bilal git (kızım) Fatıma'ya uzun bir değnek getir, dedi. Bilal-ı Habeşi (şaşkınlıktan) ellerini başının üzerine koyarak:
- O, Allah'ın Peygamberi ve kendisine kısas yapılmasını istiyor, diyerek Hz.Fatıma'nın yanına geldi kapıyı çaldı ve:
- Ey Peygamber'in kızı! Bana uzun bir değnek ver, deyince, Peygamberimizin kızı Hz. Fatıma:
- Bugün ne hac günü, ne de O'nun savaştığı bir gün değil, babam uzun değneği ne yapacak? Dedi. Bilal-i Habeşi:
- Babanın yaptıklarından haberin yok. Allah'ın elçisi borçlarını ödüyor, dünyayı terk ediyor ve kendisine kısas yapılmasını (kendisinde hakkı olanların hakların almasını) istiyor, dedi. Bunun üzerine Hz. Fatıma:
- Ey Bilal, Allah'ın elçisine kısas yapmayı kendisine layık gören kimdir? (Peygamberin torunları) Hasan ile Hüseyin'e haber ver. O adamın yanına gitsinler de, almak istediği (hakkını) onlardan alsın. Peygamberden almasına izin vermesinler, dedi.




“Cennetteki arkadaşım”

Bilal-i Habeşi mescide girip değneği Peygamberimize verince, O da Hz. Ukkaşe'ye verdi. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer (r.anhum) bunu görünce ayağa kalktılar ve:
- Ey Ukkaşe! İşte önündeyiz Hakkını bizden al. Peygamberden alma, deyince, Peygamber Efendimiz:
-Bırak ey Ebubekir, sen de bırak ey Ömer, Allah sizin değerinizi ve makamınızı biliyor, dedi.

Bunun üzerine Ali b. Ebu Talip (Hz. Ali) ayağa kalktı ve:
- Benim hayatım Allah'ın elçisinin hayatının önündedir. İşte sırtım, hakkını kendi elinle benden al ve bana (O'nun yerine) yüz sopa vur. Allah'ın elçisinden alma, deyince Peygamberimiz:
- Otur ey Ali. Allah senin değerini ve niyetini biliyor, buyurdu. Sonra Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin kalktılar ve:
- Ey Ukkaşe! Sen bilmiyor musun biz Allah'ın elçisinin torunuyuz. Hakkını bizden alman Peygamberden alman gibidir, deyince Peygamber Efendimiz:
- Gözümün nuru torunlarım, siz de oturun Allah sizi burada unutmamıştır (sizin de niyetinizi ve değerinizi bilmektedir). Sonra Peygamber Efendimiz (sav) Ukkaşe'ye:

- Ey Ukkaşe, vuracaksan vur deyince, Ukkaşe (ra):
- Ey Allah'ın elçisi, bana vurduğunda benim üzerimde elbise yoktu, deyince, Peygamberimiz sırtını açtı.

Sahabeler yüksek sesle ağlıyorlardı. Hz.Ukkaşe, Peygamberimizin beyaz sırtına baktı. Sanki sırtı Mısır'da dokunan ince ve beyaz ketenden dokunmuş kumaş gibiydi fazla ilgilenip zaman kaybetmeden sırtını öptü ve şöyle dedi:

- Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın elçisi, sana kısas yapmaya kim cür'et edebilir? Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) :

- Ya hakkını alman için gerekeni yap yada affet deyince, Hz. Ukkaşe:
- Kıyamet gününde Allah'ın beni affetmesini umarak sizi affediyorum, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav):
- Kim cennetteki arkadaşımı görmek isterse bu adama baksın, dedi.



not: Bu kıssayı alıntılamamdaki amaç, Uludere'de katledilen 35 masumun hakkını hatırlatmaktır.

14 Kasım 2011 Pazartesi

Bedelli Askerlik

Her yıl mutad hale gelen, bedelli askerlik tartışmaları bir kez daha başladı. Olacak mı? olmayacak mı? Olursa kaç yaşındakileri kapsayacak? Kaç para olacak? Sorula ve etrafında dönen tartışmalar gündemi yavaş yavaş kaplamaya başladı.

Ulus devlet saçmalığının en büyük destekçilerinden biri olarak gösterilen, "vatani görev" hayatımızın üzerinde dolaşan kara buluttur, demek abartı olmaz sanırım. Ülkemizde askerlik yapmayanı; adamdan saymayan, iş başvurusunu reddeden, kız vermeyen anlayış, bir çoğumuzu, "lanet olsun gidelim de kurtulalım" çaresizliğine itti. (Bu dediğim fakir aile çocukları için)

Gelir düzeyi orta/yüksek olan ailelere mensup çocuklar, bir türlü bitiremedikleri üniversite tahsilleri, vatan hasretiyle dolu günler yaşamak zorunda kaldıkları yurt dışı hayatları, ya da anti militaristlikleriyle askerlik hizmetlerini yapmazlar. Hasbelkader askere gidenlerin karşılaştıkları iç parçalayıcı olayları birazdan yazacağım.


Hergün şehit haberlerinin geldiği bugünlerde, bedelli askerliğe getirilen en büyük eleştiri:"ne yani zengin çocuklar paralarıyla askerlik yapsınlar, fakir çocuklar ölsün mü ? " sorusudur. Otuz yıllık çatışma sürecinde ölen askerler, cemiyet hayatının güzide çocuklarıdır ya, bedelli askerlik geldiğinde olan sadece fakir çocuklarına olacaktır sanki.

Hafızam kuvvetlidir ama gözümden kaçmış olabilir diyerek sorayım. Siz şehit olan askerlerin ardından hiç, "Gece hayatının en hızlı çapkınlarından olan şehit X'in ölümü, sosyetik güzelleri üzüntüye boğdu" ya da, " Ailesi şehit olduğu haberi üzerine yurt dışındaki tatillerini yarıda bıraktı" veya "Son aldığı spor arabası garajda sahipsiz kaldı " haberleri gördünüz mü? Ben hiç görmedim. Göreceğimi de zannetmiyorum.

Nedenlerini askerlik hayatımdan bir kaç örnekle anlatayım. Askerliğimi Türkiye -İran sınırında, sınıra sıfır noktadaki piyade bölüğünde yaptım. Hasbelkader bölüğe düşmüş zengin çocuklarının hiç birinin benimle beraber nöbete çıktığını görmedim. iç hizmeti bu arkadaşlar oluştururlar, biz 12 saat nöbet tutarken, onlar bölük etrafında iki saat nöbet tutmmayı bile eziyet telakki ederlerdi.

Ramazan vardı, devrem. Evli, bir çocuğu vardı. Onun yanında fakir olduğunuzu bile söylemeye utanırdınız. Askerliği boyunca hiç izne gitmemiş, hiç parası gelmemiş bir çocuk. Önce karısı kaçmıştı evden, çocuğunu bırakıp. Bir ay sonra annesi ölmüştü. izin hakkı olmasına rağmen, annesinin öldüğünü dört gün sonra bildirdiler Ramazana. İzne gidemedi, yollamadılar yüzden düştü diye. Çocuk, niye yollamıyorsunuz diyemedi bile. Garibim çekilecek çilesi bitmemiş olmalı ki bu sefer babası kaza geçirip kalça kemiği kırıldı. Gene gidemedi. Tekmil ver, izne git , yol masrafını biz çekeriz dedik kabul etmedi. Ondan habersiz aramızda para toplayıp köyüne yolladık. Ramazan zayıf, kuru, tipsiz bir çocuktu.


Bir de paşa damadı vardı. Paşalardan birinin kızıyla sözlenmiş, söylediğine bakılırsa doğuda askerlik yapmak istediğini, müstakbel kayınpederine bildirmişti. Iğdır Aralıktaki bölüğümüze, TSK'nın yolladığı Akreple gelmişti. Üstelik Ankaradan araca bindiği gün başlatılmıştı askerliği. Bölüğe geldiği gün alay komutanı arabasıyla geldi ve alaya davet etti damat paşamızı. Sen buradayken ben rahatsız oluyorum demişti, bizim önümüzde. "Yengen ev yemeği yapar" demişti. Damat Paşamız gururluydu.

Bir hafta kaldı Damat paşamız, bu sürede 3 kere alay komutanı kontrole geldi. Son geldiğinde paşamız, Astsubayın verdiği Cep telefonuyla kız arkadaşıyla konuşuyordu. Alay komutanı son geldiğinde damat paşamızı alıp alaya götürdü.

Bunu ekstra örnek olarak görenler için, astsubay akrabası olanların nasıl kayrıldığını, zengin çocukların nasıl iç hizmette tutulduğunu, yazabilirim.

Efendiler askerlik dediğiniz gelir adaletsizliğinin en çok yaşandığı yerdir. Bedelli bunu azaltır, çoğaltmaz. (tam bu noktada bir itiraz geldi ki,doğru olan bu onu dayazayım )

"Bedelli başlı başına gelir adaletsizliğindeki fakir-zengin ayrımının ortaya kabak gibi koyulmasıdır. azaltma/çoğaltma olmaz."

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Abi Ahmet Davutoğlu'nu bazen Mehdi yerine koyanlar oluyor, haklısın da sen de biraz haksızlık etmiyor musun hocaya?

bugün suriye'nin zalim yönetimi Hama'da katliam yapıyor değil mi? işte okuyoruz en az 100 kişi ölmüş.

düne kadar suriye'de olaylar yokken sınırları kaldırmaya yaklaşmıştık değil mi? ortak bakanlar kurul toplantıları falan. İttihadı islam rüyamız gerçeğe dönüşüyor diye seviniyorduk.

bugün katliam oluyor, Ahmet Davutoğlu bunu bilmiyor mu biliyor. Yaptığı açıklamaya bakalım,

"Konya'da temaslarda bulunan Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin en üst düzeyde gerçek bir küresel güç haline gelmesi için çaba gösterdiklerini belirtti.
Davutoğlu, "Bu çaba içinde aynı zamanda da şehirlerimizin tek tek kendi değerleriyle birlikte küresel alana değer katacak şekilde yükselmelerine büyük önem veriyoruz" diye konuştu.Konya hızlı tren ve mavi tünel projelerine de değinen Dışişleri Bakanı Davutoğlu, hızlı tren seferlerine önümüzdeki haftalarda başlanacağını söyledi."

konya moderen şehir olunca mı türkiye küresel güç olacak. (hazır şu küresel güçten bahsetmişken, http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=22488259)

Ahmet Davutoğlu'nun paradigması, sorunsuz savaşsız bir ortamda çokişlevsel olabilir. Fakat ortada kan olduğunda sadece; bekleyelim görelim, araya bir kaç kan dursun açıklaması yapalımdan ibaret. hayır haksızlık yapmıyorum.

bana sor, kendine sor, herkese sor.

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Karanlık Oda

karanlık oda,
dışarıda sağır eden sessizlik.
yanı başımda zamanı durduran,
zavallı saatin çırpınışları.
aldanmayın şehrin parlak ışıklarına,
köpekler
fahişeler
bir de
ben ve lanetli serseriler ayakta.

karanlık oda,
elde kağıt kalem düşünmekteyim;
adını yazmak mı daha zor
yoksa günahlarımı mı.
adın, melekleri ürperten sır,
adın, ihtilal öncesi memleket karmaşası,
adın, kadim çağlardan firari hint destanı
sahi neydi senin adın?

karanlık oda da
kafamda cevapsız sorular,
yaklaşan siren sesleri
ve
annemin gözyaşları...
bileklerimde bir jiletin rahatlatan imzası...


sevgili gönül dostları (Ahmet selçuk ilkan ve Bedirhan Gökçe arası bir tonda söylenmiştir), vaktiyle utanmayıp yazdığım, yazdığım yetmemiş gibi bir de şiir yarışmasına yolladığım bu şeyi sizle niye paylaşıyorum bilmiyorum. Galiba az önce üç beş yerimden soktuğu için, duvara yapıştırdığım sinek yüzünden duygusala bağladım.

21 Haziran 2011 Salı

Albayın Selası

dengeler adına şahsiyetsiz
miskin, geveze, entellektüel
dengeler adına vurmadı bizi
kim vuramadıysa
dengeler adına şair yaptılar bizi

Mavi Marmara'nın 2. Gazze Filosuna katılmayacağı açıklaması bir çoğumuz için sürpriz oldu. İHH tarafından gelen 1 milyon gönüllü başvurdu açıklamaları bizleri heyecana sevk ederken, birden bire ne olduysa oldu Mavi Marmara'ın gitmeyeceği söylendi.

Yapılan basın açıklaması, kafamızdaki soruları cevaplandırmayı bırakın, tam tersi yeni soru işaretlerine sebep oldu. Açıklamada Mavi Marmara'da teknik sorun olduğu ve Suriye'de acil durumda yardıma ihtiyacı olan insanlar olduğu söylendi. Bir de Hürriyet İngilizce'ye röportaj veren İHH yetkilisinin söyledikleri var. Meraklısı bakar .

Aylardır gönüllü toplayıp,üstüne"Bu sefer Şehitlerimiz için" gidiyoruz söylemini kullanıp seçim sonrası kıvırmak, 2. Filo gündeme geldiğinden beri; "Bu hükümetin oy almak için yaptığı organizasyon" diyenlerin elini güçlendirdi.

Bütün bunlar yeterince sıkıntı verici değilmiş gibi, üstüne Hakan Albayrak'ın yazısı geldi:

Şu günlerde Suriye devriminin 1 numaralı gündem maddemiz olması gerektiğini düşündüğüm için, -Hükümetin Suriye üzerinde yoğunlaşan dikkatini başka bir yere çevirmekten imtina etmemiz gerektiğini düşündüğüm için,

-Nakba ve 1967 savaşının yıldönümleri münasebetiyle organize edilen eylemlerin bazı konjonktürel meselelerden ötürü Arap dünyasında fazlaca makes bulmayışını dikkate almamız gerektiğini düşündüğüm için,

-Hamas ve El-Fetih'in oluşturacağı birlik hükümetinin bağımsız Filistin Devleti'ni Birleşmiş Milletler'e kabul ettirme perspektifine halel getirebilecek hareketlerden uzak durmamız gerektiğini düşündüğüm için,

-Batılı kuruluşların ve aktivistlerin daha önde olduğu bir yardım filosunun Gazze ve Filistin için şu günlerde "İslamcı" ve "Türk" vurgulu bir filodan daha faydalı olabileceğini düşündüğüm için,

-Daha birçok şey için,

Mavi Marmara'nın şu günlerde (Tekrar ediyorum: Şu günlerde) Gazze seferine çıkmasını arzu etmiyordum.

Dolayısıyla, seferin ertelenmesini memnuniyetle karşıladım.

Hakan Albayrak'ın Dengeler adamıolması bir çoğumuzun sorularını çoğaltı.


1-) İsrail'in rahatsız olmasından memnuniyet duyarım diyenle bu yazıları yazan aynı kişi mi?

2-)Hakan Albayrak gibi korkusuz olmasıyla bilinen biri Mavi Marmara'nın gitmemesini düşünüyorsa bunu niçin iptal kararı açıklandıktan sonra yazar? Zor muydu çekincelerini daha önce yazmak?
3-)Suriye'deki olaylar yeni mi başladı?

4-)1. Mavi Marmara seferi esnasında Gazze'den daha çok yardıma muhtaç bölgeler yok muydu?

5-)Mavi Marmara'daki teknik aksaklıklar çözülemeyecek boyuttaydı niçin daha önce ilan edilmedi.

6-) İslamcı olmakta ne sakınca var?

7-) İHH daha önceleri Çağdaş Yaşamı Destekleme derneğinden Bale gösterimi saatleri nedeniyle anlaşmazlığa düşmüş modernlerin vakfı mıydı?

8-) İHH aynı anda hem gemi gönderecek, hemde Suriye'den gelen mültecilere yardım edecek yeteneğe sahip değil mi?

9-)Geminin gideceğini her fırsatta söyleyen İHH yetkilileri gözümüzün içine baka baka bize yalan mı söyledi?

10-) Hakan Albayrak ne zamandır Dengelerin adamı oldu ?

11-) Albayın selasını duyduk, Cenaze namazı nereden kalkıyor?

9 Haziran 2011 Perşembe

Doktor Bu Ne?

Dün Kadıköy de dükkanlara hızla bırakılan bir yazı dikkatimi çekti. Yazı hakkında yorum yapmayacağım, bu kadar rezillik benim için bile fazla.



24 Nisan 2011 Pazar

gerdanımda gergedan

gül utanırdı sen gülünce,
öykünü yazardı mustafa kutlu acele acele,
tahrir olurdu ayak bastığın her meydan,
üsküdar türkünü söylerdi gidişlerinin,
mani olurdu sebepsiz korkularım.
düşten bile güzel ellerine dokunmama.
ellerin yarım kalmış yunus şiiri.

yorgunum artık nefes alırken bile,
arkamdan teneke bağlıyor mahallemin çocukları,
zarife zarafet katan sen yoksun,
artık hiç bir şeyin tadı yok çayın bile,
ruhum azrail'i bekler pencere önlerinde.


üsküdar-çay

3 Mart 2011 Perşembe

ihsan eliaçık?

allah selamet versin, bizim emek evlerde bir hocamız vardı. tokatlı mehmet hoca. o anlatmıştı. erba da teyemmümü anlatırken, şöyle bir misal vermiş:diyelim ki, arazidesiniz, yanınızda eşeğiniz, eşeğinizde su var. uyuya kaldınız, bi uyandınız, eşek yok. eşeği ararken vakit geçiyor, teyemmümü aldınız, namaza durdunuz. namaz kılarken eşeğinizin anırdığını duydunuz. eşeğin üstünde su olduğundan abdestiniz ve namazınız bozulur.

o esnada camiye giren biri eşek anırmasıyla namaz bozulur anlayıp hocayı müftülüğe şikayet etmişler.

şimdi buradan iki anlam çıkabilir, birinci olarak: bir vaaza geç kalınmaz, geç kalırsanız meseleyi yanlış anlar sonradan rezil olursunuz.

ikinci olarak: islamı anlatan insanların kelimelerini o kadar hassas bir şekilde anlatmaları gerekir.

İhsan eliaçık biyografisine baktığımızda islamı bilen bir adam. söylediği sözün nereye gideceğini, ne manaya geldiğini ,islami açıdan iyi biliyor. hz. peygamber mülkiyeti ortadan kaldırdı demek, sol gelenek için dikkat çekici olabilir, lakin islami ıslahattaki karşılığı hiçliktir.

Elbette akp dönemi haksız zenginleşen ve küstahlaşan bir kesimden sinir olmaktayız. elbette zekatı yani fakirin zenginin malı üzerindeki hakkını, verirken sanki lütufta bulunuyormuş gibi davranan sonradan görmelerden nefret ediyoruz. lakin bunu göstermek için, içi boş, sadece heyecanlı gençleri etkileyecek ucuz sosyalist islam söylemlerine gerek yok. hakikatten uzaklaşan insanlara hakikatin ne olduğunu söylemek gerek.

Tabi unutmadan, onun karşısına, parasıyla allahın kullarına artislik yapan, evlat olsa bile yedi yirmidört döveceğim erol yararın çıkartılması da insanların gözünde ihsan eliaçık'ın haklı olduğu intibasını doğuruyor. bunu da not almakta fayda var.

Ask me anything

2 Mart 2011 Çarşamba

ahmet hakan hakkında ne düşünüyorsun?

;Bu soruyu başka bir şekilde cevaplayacaktım. lakin ufak bir araştırma yapayım istedim. Hurriyet gazetesi internet sitesinde bir araştırma yaptım. 1636 yazısı çıkmış hazretin. ilk yazısı, 04.01.2005 deki aksi tesadüf yazısı. Daha sonra aklıma bazı kelimeler geldi ve bu kelimleri hurriyette aradım. daha sonra ahmet hakan bu kelimeleri kaç kere yazmış ona baktım.


Erdoğan:828
İslam : 265
Abdullah gül: 197
fethullah gülen: 142
Erbakan:142
Bülent Arınç:102
İslamcılık:20
ismet özel:53
sezai karakoç:21
Necip fazıl:45
ismailağa:27

toplam:1842 ediyor.


şimdi ahmet hakan her ne kadar çıkıp"ben değiştim dese de, rakamlar ortada. tabi bunların içine, her on beş yirmi günde bir yazdığı, "eskiden islami kesim şöyleydi şimdi böyle" yazılarını saymıyorum. Beyfendi ne kadar değiştiğini, acayip keyif ehli olduğunu iddia etse de, kendisi itirafçı müslüman kontenjanından oradadır.

Ask me anything

27 Şubat 2011 Pazar

Erbakan öldü diyeler.

"Milli görüş hareketi lideri Erbakan öldü". Haber bültenlerinde, internette, bir cümle ile verilen haber , bugün hepimizi derinden sarstı.

Erbakan siyasal islamla tanışık olan, siyasal islamı geçtim, bu ülkede müslüman olan herkesin öyle ya da böyle hayatına tesir etmiş bir isim.İster radikal, ister selefi, ister tasavvuf ehli, ister irancı ne olursanız olun Erbakan hayatınıza dahil olmuştur.

Bizler yaşları 20-35 arası gençler onu hep 28 Şubatta Milli Güvenlik Kurulu kararlarına imza atmasıyla hatırladık. Erbakan imzayı atıp, bizi ve davayı satmıştı. Bize dönmeliydi, bizde meydanlara inmeli hakkımızı almalıydık. Tarih bize şunu gösteriyor ki, o zaman sokağa çıkılsa oluk oluk kan akacaktı.

28 Şubatın sillesini fena halde yemiş biri olarak, uzun süre Erbakan'dan nefret ettim. Hoca bizi ortada bırakmıştı. Yavaş yavaş 28 Şubatla yüzleştikçe aslında adama haksızlık ettiğimi düşünmeye başlamıştım. Hoca öyle ya da böyle devlet ve askerle çatışma olmasını engellemişti. Belki fazla devletçiydi, lakin sokağa çıktığında ne yapacağı kestirilemeyen bizi şiddetten uzak tutmuştu.

İktidarda olduğu dönemi hatırlıyorum. Evde bayram havası vardı. Çünkü emekli maaşıyla ayakta duran bir eve en büyük desteği vermmişti.Babamın maaşına zam gelmişti. Onun işçilere getirdiği enflasyon +5 zamma karşı sokağa inen sendikalı eniştem, "bizim Erbakanla sorunumuz yok,lakin ondan sonra gelenler oranları yalan söyler diyordu".

Erbakan'ın rahmeti rahmana kavuştuğu haberini aldıktan bu yana 1991'den bu güne zihnimde bir sürü şey canlandı. Biz Erbakan'ı taklit ederek (dalga geçmek için değil ) hatipliğimizi geliştiriyorduk. Erbakan bize islam toplumun gücünü anlatıyor. Siyonizmden ve ABD'den korkmuyorduk.Bugün ağzını ABD izin vermez yea diye açan reel politik yusufçukların pek anlamayacağı bir durum bu?

Erbakan Hoca hakkında çok şeyler yazabiliriz. Onun teşkilatçılığı, değişimin kutsallaştığı bir dönemde ısrarla değişmemesi, insanların üzerindeki tesiri üzerine sayfalarca yazı yazabiliriz.

Haklarımız varsa helal olsun, umalım ki Allah rahmetiyle muamele etsin ona ve kendi nefislerimize.

26 Şubat 2011 Cumartesi

28 Şubat

Zannedersem iki sene önce, bir arkadaş 28 Şubat dönemini anlatmamı istemişti. üç ya da dört yazı yazmış sonra ara vermiştim. Bu yazı bir anlamda o yazıların nihayete ermesi olacak.

28 Şubat sürecinde kimin hangi açıklama yaptığı, kimin neler yazdığı ortada olduğu için o meselede çok fazla yazmak gerekmiyor. merak eden açar arşivlere bakar. (arşiv deyince korkmayın tozlu yerlere değil artık google var)


Bin yıl mı sürecek , yoksa çoktan bitti mi tartışmaları, hakim medya(artık hakim medya deyince doğan karteli değil, hükûmeti destekleyen medya kurumları anlaşılmalı) her ne kadar 28 Şubat'ın bittiğini iddia ediyor. Hoş bu iddianın sahibi olan islamcılar da var. Ucundan kıyısından azıcık bakalım.

Öncelikle 28 şubatın asıl amacının ne olduğuna bakmak gerekli galiba. Öncelik iktidarı al aşağı etmek miydi ? Yoksa devletin kasalarını boşaltmak mı? Ya da Cumhuriyet kurulduğundan bu yana devletin her türlü baskısına rağmen sisteme boyun eğmemiş müslümanları ıslah etmek mi?Hepsine evet diyebiliriz.

Eğer 28 Şubatın tek amacının iktidardaki refah partisini al aşağı etmek olduğunu düşünüyorsak, 28 Şubatın bittiğini söyleyebiliriz. Öyle ya o kadrolardan çıkan AKP 2002'den bu yana iktidarda ve önümüzdeki seçimin en büyük favorisi. Söylem değişmiş, gaye değişmiş onların nasılsa çok önemi yok. Nasılsa isimler aynı. Tabi bu siyasi kadroların değişmediğini söylüyorsak, şu andaki tavırlarının uygun zaman gelene kadar kesilen rol olduğunu söylemeniz gerekir. Eh bu da 28 Şubatın(12 eylül'ün hatta 27 mayıs'ın) devam ettiğini göstermez mi. Yok adamlar değişti şu andaki hallerinde sahiciler diyorsak, o zaman 28 şubat başarılı olmuştur. Tercih sizin.

Eğer 28 şubatı devlet kaynaklarının boşaltılması için yapıldığını iddia ediyorsak, TMSF'nin el koyduğu bankalardan tahsilatlar yapıldı evet, lakin o tarihlerde yapılan devlet ihalelerinde zeki ve çevik vatandaşların aracılığında uçan paralar nerede. Bunun için sanırım TSK'nın hesaplarının Sayıştay kontrolünde olması gerekiyor. Efendim, zamanı gelince çıkacak mı? Sanırım hala bitmedi şu gözü kör olasıca 28 şubat.

28 şubatın islami kesimi dönüştürme amacıyla yapıldığı iddia ediyorsak, dönüp 13 yılda neler değişti hayatımızda. Kur'an, Resulullah, Sünnet, Fıkıh algımızda neler değişti?

Not:bir an için bütün bu söylediklerimin abartılı olduğunu kabul edeyim ve söylendiği gibi 28 Şubatın bittiğini/ yenildiğini kabul edeyim. E nerede bu 28 şubatı yapan adamların yargılanması? Efendim ergenekon mu dediniz? Bu dediğinize siz de inanmıyorsunuz değil mi?

19 Şubat 2011 Cumartesi

Maruzat

Tunus'la başlayan isyan ateşi, islam coğrafyasını yakmaya devam ediyor. Tunus ve Mısır başlarındaki batı kuklası liderlerin devrilmesiyle (bir tanesi devrildikten sonra cehennemin dibine gitti, allah azabını arttırsın) ilk amacına ulaştı. Şuan Libya, Bahreyn, Yemen'de halk sokaklarda. Bahreyn'de halkın taranması youtube düştü. Libya'da Kaddafi denen manyağın paralı askerler tutarak katliam yaptığını öğreniyoruz.

Bütün bunlar olurken,kıçında çıkan sivilceyi bile Amerikanın yaptığını düşünen Amerikan aşığı, komunist
, liberal, islamcı, sağcı, solcu, tüpçü kim varsa: Yea oradaki olaylar Amerikanın işi bikere taammı diyerek meseleyi çözüyor.

bir diğer grupta: Canım reel politik, ticaret hacmi, oradaki yatırımlarımız diyerek ne kadar hesapçı kitapçı rezil rüsva insanlar olduklarını gösteriyor.

Amerikanıza, reel politiğinize, iş hacminize, ekonominize, diplomasinize, sıçayım.

Saygılarımla arz ederim.