Pinperest

27 Aralık 2010 Pazartesi

Nuri Pakdil İçin Biyografi Denemesi



24 Aralık 2010 Cuma

Rektörümüz Haklı

öğrenci olayları, dayaklar, yumurtalar, hükümeti haklı göstereceğim diye yalakalık yapan hıyarlar bu ara gündemimiz derken, hemen peşinden, özerklik tartışması, anadil, TSK E Açıklaması (muhtıra aslında ) hükümet kanadından gelen Allah Allah dedirten açıklamalar geldi.

hangisini yazayım diye düşünürken Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Mehmet Pakdemirli'nin "Üniversitemde siyaset yaptırmam" açıklaması beni benden aldı. Hocamız yerden göğe kadar haklıydı. Üniversiteler de siyasetin ne işi var kardeşim. Gitsinler siyaseti dışarıda yapsınlar. Okullarını bitirince tabi.

Şimdi Mehmet Pakdemirli Hocamız başta olmak üzere sayın Rektörlerimize siyasetle ilgilenen bazı üniversite öğrencilerini bildirmek istiyorum. Ben duyarlı vatandaşım. Sorumluluğumu yerine getiriyorum. İşte o öğrenciler, (samanyolu haber editörleri ve muhabirleri bu isimlerin katıldıkları eylemleri araştırma zahmetine girmesinler diye delilleriyle birlikte veriyorum )


İlker Barutçu, M.Serdar Tufan , Ömer Faruk Karataş    şimdilik bu üç siyasetle uğraşma hatasını yapan gencimizi bildiriyorum yetkililere. İç ve dış mihrakların etkisiyle siyaset yapıyorlar. Yazık onlara onları devletin şefkatli kollarına teslim ediyorum.

Vatandaşlık görevimi yapmanın huzuruyla sizleri selamlarken, pazar günü İstanbul Sarayburnu'na Mavi Marmarayı karşılamak için gelecek arkadaşlara rica ediyorum. Lütfen saçma sapan afişlerle gelmeyin. siz çok olduğunuz için sizi dövemiyorum, sıkıntıdan mideme ağrılar giriyor. Üstüne küfür edip günaha giriyorum.

18 Aralık 2010 Cumartesi

VATANDAŞIN BASIN AÇIKLAMASI

TARİH: 18 Aralık 2010
SAAT: 08:00
NO: BA – 01/10

1.  Türkiye Cumhuriyeti; bürokratik oligarşinin egemenliğinde, kuruluş felsefesinin temelinde Bonapartist, anayasasında Atatürk milliyetçiliğinin dayatıldığı, uygulamada özde ve sözde vatandaş ayrımı yapılan, kuruluşundan ancak çeyrek asır sonra çok partili hayata geçebilmiş,  her on senede bir askeri müdahalenin gelenekselleştiği ,  demokratik bir yapıdan uzak; İtalya’dan, İsviçre’den, Almanya’dan alınan kanunlarla ve askeri vesayet altında hizmet veren komitelerce hazırlanan hukuki temeller üzerinde bugünlere kadar iki geri bir ileri gelebilmiştir.


2. Her vatandaşın kendi anadilini öğrenmesi, din ve inançlarının gereğince yaşaması insan hak ve hürriyetlerinin vazgeçilmezlerindendir. Tek dilin, tek kültürün ve totaliter ideolojilerin devlet gücüyle, silahların gölgesinde ve kanun eliyle dayatılması durumunda sonuçlarının neler olacağı, tarihteki birçok acı örnekleriyle gözler önündedir.


3.   Son günlerde Türkçe ve Kürtçe üzerinde kamuoyunun gündeminde yer alan birtakım tartışmalarla cumhuriyetimizin temel kuruluş felsefesini kökten değiştirecek bir noktaya doğru hızla ilerlemesi mutlulukla izlenmektedir.


4.   Türk Silahlı Kuvvetleri; hiyerarşide yürütmenin emri altında kendisine verilen görev ve yetki alanının dışına çıkmamalı, kerameti kendinden menkul siyasal aktör rolünü bırakmalı, irtica-bölücülük- ihanet gibi sınırlarının ve içeriğinin ne olduğu belirsiz kavramları kurumsal lisanından temizlemeli,  insan hak ve özgürlükleri kapsamındaki konuların gündeme getirilmesini yıkıcı faaliyetler olarak nitelemekten ve Kemalistler dışındaki her kesimi  potansiyel iç düşman olarak görmekten kurtulmalıdır. Bu ilkeleri benimsemeyen tüm alt ve üst kademeden TSK mensupları en kısa sürede görevden uzaklaştırılmalıdır.


Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

5 Kasım 2010 Cuma

Fuara gideceklere öneriler

Fuar önerileri çok saçma başlık oldu idare edin. İnşallah yazdıklarımla bu saçmalığı daha da arttırıp başlığı unutturacağım. Malumunuz İstanbul Kitap Fuarı başladı hatta bitiyor bile. Fuara gidecek olanlara bir kaç öneride bulunup hayatlarını kolaylaştırmak istiyorum.


1) Fuara gitmeyin gerek yok, o kadar yol çekilmez. 

2) Madem gidiyorsunuz taksimden beleş otobüs kalkıyor diye o güzergahı kullanmayın. Paranıza kıyın, metrobüse binip avcılar son durağa gidin. (Metrobüs inişinde iade cihazına tutmayın kartınızı makine yemiyor.) Oradan otobüs kalkıyor ona binin.

3)Yanınıza çok para almayın. Kredi kartınızı hiç almayın. Limiti doluysa alabilirsiniz tabi. 

4) Çayınızı için öyle yola çıkın. Fuarda kazık çay içmeyin. 

5) Gitmeden almayı istediğiniz kitapların listesini yapın. Fiyatlarını İnternet satış sitelerinden yazın. fuarda kitabı almadan fiyatını mutlaka sorun. 

6) Kesinlikle pazarlık yapın. 

7) Kitap çalabilirseniz bile kitap çalmayın. Kul hakkına giriyor. 

8) Gazetelerin kitap eklerini, sırf iş olsun diye almayın. Okuyamayacağınızı bal gibi biliyorsunuz. 

9) Alacağınız kitapları hemen almayın. Korkmayın kitaplar kaçmıyor. Onlardan çok var. kitapları alıp dolaşmanın alemi yok 


3 Kasım 2010 Çarşamba

Emre İtaatsizlik mi dediniz?

Bu ülke de şaşırma eşiğinizi ne kadar yüksek tutarsanız tutu, eninde sonunda biri çıkıp (o biri büyük ihtimalle siyasetçi oluyor ) yaptığı açıklamayla sizi şaşırtıyor. Onun için asla, bu ülkede beni hiç bir şey şaşırtmaz artık demeyin.

Malumunuz olduğu üzere bir 29 ekimi daha büyük bir şevkle kutladık. Kimi Atatürk'ü Twitter'da trend topice  sokmaya çalıştı. kimi Facebook profiline Atatürk resmi koydu. Gazetelerimiz Atatürk'ün hiç görünmeyen resimleri kalmadığı için, hiç duyulmamış sesini yayınlamaya başladılar.


Bu 29 Ekim'i diğerlerinden ayıran Cumhurbaşkanı'nın gündüz resepsiyonunu iptal edip herkese eşli davetiye yollamasıydı. CHP yetkilileri ve TSK kuvvet komutası tahmin edildiği üzere katılmadı. İşin şaşırtıcı ve komik tarafıysa resepsiyon sonrası başladı.

Önce Ak Partinin en önemli isimlerinden Ömer Çelik askerlerin katılmayarak emre itaatsizlik yaptığını söyledi. Başbakan bugün yaptığı açıklamayla durumu bir adım ileri götürerek "Gerekirse görevden almanın gündeme gelebileceğini söyledi".

Ak Parti kadrolarının düne kadar eleştirdikleri Cumhuriyeti ve onun kutlama  resepsiyonunu  cansiparane savunmaları başlı başına garipken, bir de işin içine emre itaatsizliğin katılması siyasetçilerimizin bizi her daim şaşırtmaktan usanmayacağını gösteriyor.


TSK Komuta kademesinin Mahkemelere müdahale etmesini, askerlerin ölümündeki -en hafif ifadeyle- beceriksizliğini, mahkemece haklarında tutuklama kararı çıkan askeri personelin orduevlerinde saklanmasını görmezden gelen siyasi iktidar resepsiyona gelmedi diye askerleri emre itaatsizlikle suçluyor.

İnsanın aklına ister istemez şu soru geliyor: TSK komuta kademesinin 9 yıldır yaptıkları sizin emriniz miydi?

1 Kasım 2010 Pazartesi

Selamun Aleyküm

Buraya kendimi tanıtan, ya da bu blogun amacını anlatan bir girizgah yapmam lazım(ulan bir blogun amacı ne olabilir ki blog işte altı üstü diyorsanız benden bir çay içmeye hak kazandınız). Bunların yerine size nasıl bir ülkede  yaşadığınızı unutmamanız için bir resim paylaşıyorum. Resmin yüzünden bir çoğunuz bana küfür edeceksiniz belki. "Başka resim mi bulamadın?"  diyeceksiniz. Evet yaşıyoruz,  gülüyoruz, seviyoruz, işimiz gücümüz ailemiz sevdiklerimiz var. Benim ayarı kaçmış bir twitter mesaim, okunmamış kitaplarım var fakat bütün bunların içine sıçabilecek bir devletimiz ve amirlerinden aldıkları işkence emirlerini güle oynaya yapabilecek devlet görevlileri de var. Bunu hiç unutmayalım demiyorum, sürekli aklımızda kalırsa kafayı yeriz, en azından günde bir kaç dakikada olsa aklımıza getirelim. Bu işkenceyi yapan insanlar(insan kelimesinden özür diliyorum ) hala aramızdalar, bu emirleri verenlerse muteber insanlar oldular, öyle ki hastalandıklarında devlet ricali kapılarında beliriyor. Demokrasi (nasıl bir şeyse o) getireceğini sandığımız liderlerimiz, cuntanın liderini pek bir seviyorlar.


Bu resim İstanbul Kitap Fuarıyla birlikte açılan İstanbul  Sanat Fuarınna bulunan, Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma Ve adalet Komisyonu'nun sergisinden bir resim. O sergiye fuara gidecekseniz mutlaka gidin.